30 Aralık 2012 Pazar
19 Aralık 2012 Çarşamba
Semboller ve Güncel Yorumları Sergisi Açılışı
Bölümümüzün,Almanya Flensburg Üniversitesi Estetik ve Kültürel Eğitim Enstitüsü Tekstil Bölümü ile 2008 - 2009 Eğitim Yılından bu yana sürdürdüğü projelerden sonuncusu; 2010-2011 Bahar Döneminde başlayan 'Tekstil Tasarımında Süslemeler - Ornaments' başlıklı çalışmadır.Bu projede amaçlanan; öğrencilerin seçecekleri geleneksel sembolleri, tasarlayacakları kumaş desenlerinde yorumlayarak bize hatırlatmalarıdır.Öğrencilerimizin tercih ettiği gül, karanfil, lale ve kuş sembolleri ile Flensburg'lu öğrencilerin seçtiği balık sembolü , her iki grubun desenlerinde güncel bir bakış açısıyla yorumlanmıştır.
17 Aralık 2012 tarihinde MSGSU Bomonti Yerleşkesi, Bedri Rahmi Eyüboğlu Salonu'nda açılışı gerçekleşen sergi, bölümümüz öğrencilerinin konu ile ilgili yapmış olduğu desenleri kapsamaktadır.
Yönetenler
Prof.Zeki Alpan
Prof.Norbert Schütz
Doç.Gaye Kırlıdökme Belen
Yrd.Doç. Nesrin Türkmen
Dr. Anna Sophie Müller
Arş.Gör.Tuna Karayaka
Sergiye Katılan Öğrenciler
Ayça Şişman
B.Dilara Beşe
Handan Doğu
Cristina Brinza
F.Ceren Güneş
Canan Çetinkaya
Gamze Güneş
Esra Kurtçu
Seher Baş
Elçin Şen
İlke Usluca
Özde Aybey
Kevser Üstün
Lena Hohenwald
Tuğçe Özçelik Baba
Yenai Marcos Roca
Tuba İskender
Hilal Beder
Seda Şen
Sergi Uygulama
Arş.Gör.Tuna Karayaka
Arş.Gör.Damla Yücebaş
18 Aralık 2012 Salı
Prof.Kemal Can ''Büyük Atatürk’ün Kıyafetler Konusunda Ciddi Olarak Attığı Adımlar Nelerdi'' Konulu Sempozyuma Konuşmacı Olarak Katılmıştır
Bölüm Başkanımız Prof. Kemal Can, 18 Aralık 2012 tarihinde Türk Amerikan Üniversiteliler Derneği'nde düzenlenen ''Büyük Atatürk’ün Kıyafetler Konusunda Ciddi Olarak Attığı Adımlar Nelerdi'' konulu sempozyuma ''Atatürk ve Giyim'' başlıklı bildirisiyle katılmıştır.Metni aşağıda paylaşıyoruz;
Atatürk ve Giyim
Değerli katılımcılar Hepiniz hoşgeldiniz.
Sempozyuma ilişkin konuşmama başlamadan önce, nazik
davetlerinden dolayı sayın Ayşe
Cebesoy Sarıalp’e ve derneğin diğer sayın yöneticilerine çok teşekkür ederim.
İzninizle, çok kısaca kendimi tanıtayım. Ben Prof.
Kemal Can, M.S.G.Ü. G.S.F. Tekstil ve Moda Tasarımı Bölüm Başkanıyım. Tekstil
tasarımcısı, tekstil sanatçısı ve eğitimci-akademisyen kimliklerimle karşınızdayım.
Giysi ve Giysi-Moda tasarımcılığı eğitimini verdiğimiz tasarım alanının alt başlıklarından
biridir. Dokuma, baskı, triko ve lif sanatı konumuz ile ilgili diğer alanlardır.
Uzmanlık alanım ve konumum gereği ,yapacağım konuşma,
özel detaylardan daha ziyade genel tanımlamalar üzerinde yapılanacaktır. Ne kadar
becerebilirim bilemiyorum ama didaktik bir sunum yapmamaya özen göstereceğim.
Atatürk ve giysi konusuna değinmeden önce, tekstil konusu
ile ilgili bazı genel açıklamalarda bulunmak isterim.
İkinci bir deri gibi, doğumdan ölüme kadar bizi
saran, farklı mekanları, giderek çevremizi biçimlendiren, değişik atmosferler
yaratan, hayatı daha yaşanılır, konforlu kılan, renklendiren…tekstilin, ilk
anda farkında olunan ve daha sonra kavranabilen bazı yönleri, güçleri vardır.
Bu tarafı ile medeniyetin çözgüsü ve atkısı konumundaki tekstil için,
medeniyeti dokumuştur demek pek de yanlış olmaz. Örneğin, tekstil, insanların
yerleşik düzene geçmesine eden olan sosyolojik olaylardan biridir. Zamanında
birbirlerinden kopuk olarak yaşayan doğunun ve batının iki büyük medeniyetleri Çin
ve Bizans tekstil ile kurulan bir köprü olan İpek Yolu ile ilk temaslarına başlamışlardır.
Tekstil nedeni ile tarih boyunca sınırlar değişmiş, yeni haritalar çizilmiştir.
Köleliğin ivme kazanarak adeta yeniden ortaya çıkmasının, emperyalizme karşı yapılan bazı bağımsızlık
savaşlarının, endüstri devriminin tetikleyici en önemli nedenlerinden biri,
belki de en başta geleni tekstildir. Kısaca tekstil, maddi olarak var olmanın çok
ötesinde anlamları, güçleri olan çok boyutlu, ilginç bir konudur.
Tekstilin bünyesinde saklı tuttuğu en önemli özelliklerinden
biri onun anlam katabilme, anlamı değiştirebilme, başka bir değişle
anlatabilme, betimleyebilme, vurgulayabilme, işaret edebilme…gücüdür. Böyle büyük
bir güç, gündelik yaşam pratiği içinde yer alan başka hiçbir malzemede yoktur.
Bu ifade ilk anda size çok iddialı, dikkatleri konuya çekmek için coşku ile söylenmiş
bir cümle gibi gelebilir. Ancak bu durum gerçekten böyledir. Bu gerçeği küçük
bir gösteri ile anlatmak mümkündür. Yaklaşık 90cm x 90cm bir ölçülerinde, beyaz
bir bez parçası alalım. Bu hiçbir özelliği olmayan bez parçasının kullanılan,
konulan yerlere göre hemen değişerek anlam kazandığını ve beraberinde çevresine
anlam kazandırdığını göreceksiniz. Örneğin, o bezi bir masanın üstüne koyun, o
masa hemen diğerlerinden farklılaşarak statü kazanır, bir bakıma resmileşir. Başınıza
sarın, eğer kadınsanız –bağlama biçimiyle birlikte- başörtüsü, hatta günümüzde
dini bir simge olmaktan öte
giderek ideolojik siyasi bir simgeye dönüşmüş olan türban olur.
Erkekseniz- yine bağlama biçimi ile, kadınların da kullandığı- bandana ya da
daha ziyade Arap bedevilerin kullandıkları keyfiye olur… belinize sarın, önlük
ya da etek olur. Üçgen olarak katlayıp sırtınıza koyun şal olur. Bir sopanın
ucuna takın, teslim olunduğunu ya da silahsız olduğunuzu, konuşup anlaşmaya
geldiğinizi anlatan bayrak olur…..
Dikkat ederseniz tüm bunlar ve daha fazlası sadece
basit, beyaz bir bez parçası ile oldu. Daha o tekstilin bünyesinde yer
alabilecek, renklerden, dokulardan, motiflerden…ve onun kesilip dikilmesi ile
kazanacağı yeni boyutlardan, bu konuşmaya vesile olan giysi boyutundan
bahsedilmedi bile.
Yukarıda söylediklerimi bir cümle ile şöyle özetleyebilirim;
tekstil anlatır.
İşte Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk,
giydikleri ile, kendisinin de çok iyi bildiği, tekstilin bu anlatım gücünden
faydalanmıştır. Atatürk’ün giydikleri kesinlikle tesadüf değildir. Çok ince
detaylarına kadar düşünülmüş, hedefe yönelik olarak planlanmış programın parçası,
görsel yönüdür. Büyük Ata, ulusu için yapmak istediklerini giysileri ile
anlatmakta idi. Giysiler onun görüşlerini tam olarak yansıtmak ve vurgulamaktadır.
Tüm giysileri, aynı görüşleri ve söyledikleri gibi,süslemelerden, sıkıcı abartılı
önermelerden uzak; sade, yalın, ilk bakışta anlaşılacak şekilde net, iddialı,
parça bütün ilişkileri bakımında dengeli ve beraberlerinde anlam yüklü öncü çizgiler
taşır. Ulu önder, giydiklerini nasıl taşıması gerektiğinin de farkındaydı.
Kendi doğallığı içinde yaptığı jestler mimikler ve hareketler ile giydiklerine
boyut kazandırıyordu. Söyledikleri ve giydikleri ile, bir bütün olarak, doğrudan
beyinlere hitap ediyordu.
Giydiklerini onun kadar iyi ve doğru taşıyan örneklere çok az
rastlanır.( Bilindiği gibi günümüzde, ünlü kişilerin, bu konularla ilgili
uzmanlardan oluşan danışmanları bulunmaktadır. O kişinin neyi ,ne zaman, nasıl
giyineceğine, jestlerine, davranışlarına…bu kişiler –imaj makerlar,
staylistler, giysi tasarımcıları..karar vermektedir.)
Osmanlı İmparatorluğunda toplumda bir kıyafet birliği yoktu. İnsanlar dini inancına,
etnik kökenine, yöresine-bölgesine, geleneğine, mesleğine göre giyiniyordu.
Sultan II. Mahmut döneminde
sadece askerlerle memurlara setre ve pantolon, başlık olarak da fes giyme
zorunluluğu getirildi. Osmanlı aydınları
da batılı görünüşlü giysiler giyerek başlarına kırmızı püsküllü fes takıyorlardı.Farklı dinlere
mensup din adamları ise kendilerine has dini kıyafetleri ile dolaşıyorlardı. Örneğin, medrese
ulemaları siyah cübbeler ve şalvarlar giyer, başlarına birer dini simge olan
beyaz sarık sarardı. Sarıklı din adamlarının halk üzerinde oldukça kuvvetli
manevi etkileri vardı. Kendilerine büyük saygı gösterilirdi. Zaman içinde dini
görevleri olmayan bazı kimselerde bu giysilerin etkisinden faydalanmayı düşündüler.
Cüppe giyip, sarık sarmağa, dini türlü amaçlarına alet ederek kişisel ve siyasi
çıkarları doğrultusunda kullanmaya başladılar. Atatürk, bu konuya dikkat çeken
konuşmasında "..Millete hatırlatmak isterim ki, laubaliliğe müsaade etmek
asla caiz değildir. Herhalde salahiyet sahibi olmayan bu gibi kimselerin
muvazzaf olan zevat ile aynı kisveyi taşımalarındaki mahzuru hükümetin nazarı
dikkatine koyacağım" demişti.Yukarıdaki saptamalardan hareketle, Atatürk’e
hitaben “o, iyi bir tekstil tasarımcısıydı” demenin pek bir anlamı yoktur.
Ancak o,kuşkusuz çok iyi bir tasarımcıydı. Bilindiği gibi, en genel tanımlama
ile tasarım, karşılaşılan probleme getirilen çözüm, tasarımcı ise o çözümü öneren
kişidir. Atatürk hayatı boyunca problem çözmüştür. Ana problemin çözümüne yönelik
olarak, planlı ve kararlı bir şekilde, adeta bir denklem çözer gibi, adım adım
küçük problemleri çöze çöze nihai hedefe varmış, kendine inananlar ile birlikte
Türkiye Cumhuriyetini kurmuştur. Onun giysileri kurmuş olduğu cumhuriyetin, laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin, adeta görsel-fiziksel
üç boyutlu görüntüleri, tekstilde kodlanmış olan cipleridir.Bu nedenle onlara, özde
saklı tuttuklarının-özellikle giyildikleri tarihsel dönemin ulusal ve
uluslararası şartlarının farkında olunmadan, yalnızca birer giyilebilir
nesneler olarak yüzeysel bir biçimde bakmak ve o normlar içinde değerlendirmek
eksik, hatta yanlış olur.
Önemli olan her alanda, Atatürk bugün yaşasaydı
neyi, nasıl yapardının yollarını arayıp, bulmaktır.
23 Ağustos 1925'te Kastamonu ve İnebolu'ya yaptığı gezilerde şapkayı halka göstererek giysi devriminin ilk işaretini veren Atatürk, şöyle demişti: Biz her nokta-i nazardan medeni insan olmalıyız. Fikrimiz, zihniyetimiz, tepeden tırnağa kadar medeni olacaktır. Medeni ve beynelmilel kıyafet milletimiz için layık bir kıyafettir onu giyeceğiz."
12 Aralık 2012 Çarşamba
The Muuse x Vogue Talents Kazananı Öğrencimiz Ece Gözen
The Muuse X Vogue Talents 2012 yarışması kazananı Mezun Öğrencimiz Ece Gözen'in Vouge dergisi ile yapılan röportajını paylaşıyoruz;
Modaseverleri dünyanın en iyi 100 yeni yeteneğiyle tanıştırmayı amaçlayan Muuse ve Vogue İtalya’nın iş birliğiyle düzenlenen The MUUSE x Vogue Talents’ın bu yılki kazananı Türk tasarımcı Ece Gözen oldu.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden mezun olan genç tasarımcıyı 300 aday arasından seçilerek ödüle götüren koleksiyonunun adı Illusional Harmony. Gözen, Muuse.com’da satılacak bir kapsül koleksiyon hazırlayacak.
Bugüne kadar neler yaptın?
23 yaşındayım. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tekstil ve Moda Tasarım bölümünde öğrenim gördüm. Okul süresince de 2009 yılından bu yana Ezra Tuba Çetin ve Hakan Yıldırım gibi isimlerle birlikte çalışma firsatı buldum. Bu yıl içinde ise 20'inci İHKİB Koza Genç Tasarımcılar yarışmasında ‘Reflection’ koleksiyonumla üçüncülük ödülünü kazandım. Tam zamanlı olarak tasarım çalışmalarıma devam ediyorum.
“Illusional Harmony” koleksiyonunu nasıl tanımlarsın?
Koleksiyon, Mimar Sinan Üniversitesi diploma projem. Çıkış fikri, evrenin matematiksel yapısı üzerine çalışmalar yapan ve bu matematiği işlerine yansıtıp mükemmel bir şekilde sanatla birleştiren Escher’den aldığım ilham oldu. Onun ortaya koyduğu fikirleri moda ve tasarım alanına taşıdım. Tüm bunların sonunda ise Escher’e ait önemli işlerden ilham alan çeşitli doku ve geometrik formlar yaratarak bu koleksiyonu hazırladım. Koleksiyonu genç, taze ve yenilikçi olarak tanımlayabilirim.
MUUSE x VOGUE Talents Young Vision ödülünü kazanman nasıl gelişti?
Ekim ayında MUUSE x VOGUE Talents takımından bir davet mail’i aldım. İşlerimi görüp beğenmişler ve yarışmaya başvurmamı istediler. Katılım için son üç gün olmasına rağmen hızla dosyamı hazırladım, fırsatı kaçırmak istemedim. Sonrasında Muuse.com üzerinde bir ay boyunca online oylama yapıldı. Tüm dünyadan 300’ün üzerinde tasarımcı arasında 10 finalistten biri oldum. Son değerlendirmeyi ise Vogue İtalya’nın moda editörü Sara Maino yaptı ve dün sonuçlar açıklandı. ‘Most visionary designer 2012’ ödülünü kazanan ben oldum. Gerçekten cok sevindirici ve gurur verici bir andı benim için.
Bu ödül sana ilerleyen zamanlar için neler kazandırdı?
Uluslararası bir yarışmada aldığım ilk ödül olduğundan benim için önemi çok büyük. Hatta bir dönüm noktası olarak görüyorum bu sonucu. Vogue İtalya editörleri tarafından değerlendirilmek ve yeni yetenek olarak lanse edilmek büyük gurur kaynağı benim için. Şimdi yine her zaman olduğu gibi geleceğe umutla ilerlemeye devam edeceğim. Çünkü her başarıyı bir sonraki için başlangıç noktası olacak görüyorum ve yoluma devam ediyorum.
6 Aralık 2012 Perşembe
Aksesuar Tasarımı Dersi Fabrika Gezisi
Bölümümüz Öğr.Gör. Ahmet Baytar'ın yürüttüğü 2012-13 Güz Dönemi Aksesuar Tasarımı dersi kapsamında, 29.11.2012 tarihinde Yılmaz Kundura ve Sebata firmalarına gezi düzenlenmiştir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)